Çarşıda Yükselttiğiniz Enflasyonu, Masada Düşürmeye Çalışmak Marifet Değildir! | Saadet Partisi
 
   

Çarşıda Yükselttiğiniz Enflasyonu, Masada Düşürmeye Çalışmak Marifet Değildir!

06.6.2024

Çarşıda Yükselttiğiniz Enflasyonu, Masada Düşürmeye Çalışmak Marifet Değildir!

Genel Başkanvekilimiz Sabri Tekir, TBMM Grup Toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yılın başından itibaren iktidarın, ekonomiye bir hayal tüccarı edasıyla baktığını belirten Tekir, şunları söyledi:

“Kurtarıcı misyonuyla, cebren ve hile ile getirilen bir bakanın; elindeki sihirli değnekle ekonomideki kötü gidişatı değiştirebileceği masalı anlatıldı hepimize. Dün TÜİK, Mayıs ayı enflasyonunu açıkladı; TÜİK’e göre yıllık enflasyon % 75,45! Son 22 yılın en yüksek enflasyonu! Yani enflasyonda bir rekor. Öyle de buna rağmen gerçeği yansıtmıyor. Çünkü, bağımsız bir kuruluş olan ENAG, aynı enflasyonu % 120 olarak açıklıyor. Yani son 30 yıllık dönemin en yüksek enflasyonu. Buna göre iktidar, maalesef enflasyonu düşük göstermenin hesap ve gayreti içerisindedir. Ekonomi yönetimi, kalkınma planları, tasarruf tedbirleri deyip durdunuz. Ama başarılı olamadı. Çarşıda yükselttiğiniz enflasyonu, masada düşürmeye çalışmak marifet değildir.  ‘Ben ekonomistim, ben ekonomistim’ diyebilirsiniz, miting meydanlarında böyle haykırabilirsiniz. Milletin % 120 olarak yaşadığı hayat pahalılığını % 75 olarak açıklamak bir ekonomistin yapacağı bir şey değildir.

TÜRKİYE DÜNYADA ENFLASYONUN EN YÜKSEK OLDUĞU 3’ÜNCÜ ÜLKE

Soruyoruz; nerede hesapladınız siz bu enflasyonu? Meclis lokantasında mı?

Siz; bir asgari ücretlinin alım gücünü, üç - beş ayrı yerden maaş alan yandaşlarınızın alım gücüyle mi bir tutuyorsunuz! İlginçtir, her seferinde taze umut olarak bir bakan takdim ettiniz… Ama her seferinde gelen gideni arattı. Sonuç; enflasyon düşmedi ama ürünlerin kalitesi düştü. Ama ürünlerin gramajı düştü. Enflasyon düşmedi ama halkımızın gıda güvenliği riski doğdu. İktidarın miyobik politikaları yüzünden ülkemiz, dünyada enflasyonun en yüksek yaşandığı üçüncü ülke haline geldi. Evet! Aynen öyle! Türkiye’de açıklanan TÜİK enflasyon % 75… Ama Zimbabwe’de bile % 57! Kongo’da % 46! Sierra Leone’da bile enflasyon % 41!

İKTİDAR OLARAK KEŞKE ZİMBABWE’Yİ, KONGO’YU KISKANSAYDINIZ

Hani Almanya bizi kıskanıyordu? Almanya’nın bizi kıskanacağı yok! Ama keşke siz, Zimbabwe’yi kıskansaydınız! Keşke iktidar olarak siz, Kongo’yu kıskansaydınız! O zaman muhtemelen bazı şeyler değişebilirdi. Allah insanı iddiasından vururmuş… İddialı bir şekilde, büyük yeminler ederek, güçlü argümanlar kullanarak; faize karşı çıkmıştınız. Çıkmıştınız diyorum, çünkü sözde faize karşı olduğunuz günler artık geride kaldı. Şimdi sözle dahi olsa, faize karşı değilsiniz. Çünkü, faiz olgusunun sizin iradenizin dışında olduğunun farkına yeni vardınız.

DÜNYADA FAİZİN EN YÜKSEK OLDUĞU ÜLKEYİZ

Merak ediyoruz; rantiyecilere bu üç aylık dönemde 364 milyar lira faiz ödemesi yaparken, faiz konusunda söyledikleriniz aklınıza hiç gelmiyor mu? Faiz’le ilgili ayetleri dilinden düşürmeyen, ‘Nass var! Nass var!’ diyen sizdiniz. Bugün bu ülkede faiz % 50! Dünyada faizin en yüksek olduğu ülkeyiz. İyi de şimdi Nass nerede? Soruyoruz; ‘siz mi değiştiniz, nass’ın hükmü mü değişti!’ Biraz ağır kaçıyor ama! İktidarın aklını başına alma zamanı geldi, geçiyor. Hatalı ve yanlış politikalarınızın maliyetinin farkında mısınız? Bu ülkede kişi başına tüketilen meyve-sebze miktarı bile düşüyor.

BU SESLENİŞE KULAK VERECEK İKTİDAR OLMALIDIR   

‘Bizden önce buzdolabı yoktu’ diyordunuz, diyelim ki öyle… Bugün siz varsınız, buzdolabı da var. Ancak, içinde meyve-sebze yok! Et yok, kıyma yok, süt ve süt ürünleri yok! Temel gıda ürün yok! Soğan üç yılda; 2 liradan 17 liraya çıkmış. Patates 2 liradan 21 liraya, domates 5 liradan 35 liraya yükselmiş. Tekrar ediyorum, en temel gıda ürünleri dolapta yer almıyor. Istakozdan bahsetmiyorum. Pirinç 3 yıl içinde 40 lira, nohut 60 lira, kuru fasulye 70 lira artış göstermiş. Her kesimin mutfağına giren ürünlerden bahsediyorum arkadaşlar! Ejder meyvesinden değil! Son bir yılda et fiyatları % 100 zamlanmış. Yemek yeme maliyeti % 100 oranında artmış. Ben size milletimizin yaşadığı ekonomik bunalımı tarif etmeye çalışıyorum. Manda yoğurtlu, Medine hurmalı, kestane ballı bir karışımı değil. Bu seslenişe kulak verecek iktidar olmalıdır. Siz enflasyon oranını istediğiniz şekilde açıklayın… Milletimiz artık her şeyi ap aşikar görmektedir. Çünkü yaşadığı enflasyon, yani geçim darlığı, sizin açıkladığınız oranın kat be kat üstündedir. Sadece sıvıyağ bir yılda % 170 zamlanmadı mı? Bekâr bir işçinin yaşam maliyeti 24 bin lirayı aşmadı mı? Ülkemizde yardıma muhtaç yoksul sayısı 20 milyonun üzerinde değil mi? Açlık sınırı asgari ücreti aşarak 20 bin liraya dayanmadı mı? Sormak lazım. Milletimiz, yaşayıp gördüğüne mi inansın, yoksa sizin algı politikalarınıza mı?

KAMU KAYNAKLARI SAVURGANLIK İÇİNDE KULLANILIYOR

Milletimizin dikkatinden kaçmayan bir şey daha vardır. İktidardaki siyasi kadrolar, vergi başta olmak üzere kamu kaynaklarını, iktidarda kalabilmek için tam bir savurganlık içerisinde kullanmaktadırlar. Bu demokratik sistemlerde siyasi partiler arasında haksız rekabete sebebiyet vermektedir; demokratik ahlak ve geleneğin yerleşmesine de mani olmaktadır. Siyasi ahlaksızlığın ve etik dışı uygulamaların temel kaynağı da budur. 2023 ve 2024 yılları seçim dönemiydi. Bu dönemlerde enflasyon ve benzeri hiçbir kaygı taşımayan iktidarlar, tam bir savurganlık içerisinde hazine imkanlarını kullanmışlardır. Nitekim var olan enflasyonun en yüksek yaşandığı aylar da seçimlere tekaddüm eden ilk üç aylık dönemler olmuştur. Adalet, hakkaniyet ve ahlaki duyarsızlığın siyasetteki önemli göstergelerden biri olarak hem de.

GÖZLERİMİZ AÇILINCA KORKUNÇ TABLOYLA KARŞILAŞTIK

Bir başka gerçeği de milletimizle paylaşmak isterim. Bu gerçek nedense yeterince konuşulmuyor. Kur Korumalı Mevduat (KKM) diye ucube bir sistemi getiren bir Maliye Bakanımız vardı. Geldi, gözleri ışıl ışıldı, ‘Gözünüzü kapayın açın, her şey düzelecek’ dedi ve gitti. Sonuç ne oldu? Gözlerimiz açılınca korkutucu bir tablo ile karşılaştık.

KKM’de öyle bir dönem var ki, tam bir vurgun dönemidir. Geçen yılın Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları, korkunç kazançların elde edildiği dönem olmuştur. Vadenin üç ay olduğunu varsayarak sağlanan kazanca bakalım. Dolar, son üç ay itibariyle Haziranda % 35, Temmuzda % 39, Ağustosta % 31 artmıştır. Peki bu üçer aylık dönemlerde, faiz geliri ortalama hangi düzeydeydi ve neden? Yalnızca % 6,5 dolayındaydı. Evet sadece % 6,5!   TL mevduatta duran, % 6,5 faize razı oldu, KKM’yi tercih eden ise bu üç ayda, sırasıyla % 35, % 39 ve % 31 getiri sağladı. Bunun ortalaması % 35 olarak kabul edilebilir. TL mevduatı tercih edene % 6,5, KKM’ye geçene % 35! Bu son derece çarpıcı bir gelir farkıdır. Başka bir ifade ile tam bir gelir vurgunudur.

MERKEZ BANKASI 818 MİLYAR ZARARA UĞRADI

KKM faizinin belirleyicisi, politika faiziydi. Politika faizi de adı üstünde hükümetin tercihiydi. 2023 Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında ‘politika faizi’ görece düşüktü. Buna karşılık, kur artışı çok yüksek seyretmişti. KKM’nin milletimize yükünün fazla olmasının sebebi de buydu. Bu yükü gizleyebilmek için, başlangıçta kur artışı ile faiz arasındaki fark TLKKM için Temmuz ortasına kadar bütçeden, sonrasında da Merkez Bankası tarafından karşılandı. DDKKM den kaynaklanan fark ise, tümüyle Merkez Bankası tarafından karşılandı. Merkez Bankası geçen yıl 818 Milyar lira zarara uğradı. Bu zarar durup dururken ortaya çıkmış olan bir zarar değildir. Yeri gelmişken o dönemki politika faizini de hatırlatalım. Politika faizi 23 Hazirana kadar yalnızca % 8,5 düzeyindeydi. Politika faiz oranı, 23 Hazirandan itibaren % 15 olarak tespit edildi. 21 Temmuzdan itibaren de % 17,5, 25 Ağustosta da % 25 olarak uygulandı. Dönemin Maliye Bakanının isteğine uyarak milletimiz, gözünü kapayıp açmıştı; gözünü açtığında Merkez Bankası tam 818,2 milyar lira ile rekor bir zarar etmişti veya ettirilmişti! Dile kolay 818 milyar lira! Milletimizi böylesine büyük bir zarara uğratanlar şimdi hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyor. Öyle bir bakanı iş başına getirenler de aynı şekilde… İnsanın havsalası almıyor.  Bir önceki Maliye Bakanı kendi rekorunu kırdı gitti... Mevcut Maliye Bakanı da en yüksek enflasyonla rekor kırdı. Gelen gitti, sonra gelen önce gideni aratıyor. Başka bir sözümüz yok.

VERGİLER BORCU KARŞILAMIYOR

Aziz milletimizin görmesi gereken bir başka husus daha var. Sizden toplanan vergi gelirleri 2 trilyon liraya yaklaştı… Bu iktidar hâlâ bütçe açığı veriyor. Bunların tasarruf tedbirine inanılmaz. Bunların verdiği vaatlere de güvenilmez. Bu kadar tasarruf tedbirlerine rağmen yıllıklandırılmış toplam ithalatın 51,7 milyar doları tüketim mallarından oluşuyorsa, kör gözüne burada bir yanlışlık var demektir.

Millet ne kadar vergi öderse ödesin, bütçe o kadar açık vermelidir anlayışı yerleşmiş durumda. Bu anlayış, Ocak ayından itibaren bütçe açığını 691 milyara çıkarmıştır. İç borcu 2,3 trilyondan 3,2 trilyona yükseltmiştir! Kimler yapmıştır? ‘Ben ekonomistim’ diyenler. Sanki bir kurtuluş reçetesiymiş gibi Kur Korumalı Mevduatı başımıza bela edenler. Dün yüzde yüz karşı oldukları faizi, bugün % 50’ye çıkaranlar! Enflasyonda yeni bir rekor kırdığında pişkin pişkin ‘En kötüsü geride kaldı’ diyenler! % 75’lik enflasyon rekorunu bu şekilde ifade ediyorlar; en kötüsü geride kalmışmış… Ama en kötüsü nedir bilir misiniz? En kötüsü; evine giderken bir kilo meyve alamamaktır! Gelirinin bir kilo meyve almaya yetememesidir. En kötüsü; eşi ‘şu sebzeden de bir kilo al’ dediğinde ‘başka zaman alırız’ demek zorunda kalmaktır. En kötüsü; ufacık çocukların kantine gidip karnını doyuramamasıdır!  8,7 milyon vatandaşımızın kredi kartıyla geçiniyor ve kart borcunu ödemekte zorlanıyor olmasıdır. Bireysel kredi kart borçlarının % 22,9’unun ödenemediği için faize bırakılıyor olmasıdır. Yani her beş kart sahibinden birinin, faize esir olmasıdır. En kötüsü işte bunlardır! Bu saydıklarımız için geride kaldı diyebilir misiniz?

ANKARA’DA BÜYÜKBAŞ KURBANLIK FİYATLARI YÜZDE 238, KÜÇÜKBAŞ YÜZDE 300 ARTTI

Kurban Bayramı yaklaşıyor, milletimizin gündeminde kurban var. Ey iktidar sahipleri sizin gündeminizde de var mı? Ankara’da büyükbaş kurbanlık fiyatları % 238, küçükbaş kurbanlık fiyatları ise % 300 arttı. Diyanet İşleri Başkanlığı, inancımızın da emrettiği üzere bir hatırlatmada bulundu. Bir büyükbaş kurbana en fazla 7 kişi ortak olabilir. Bu zaten milletimizin de malumu. Kurban fiyatlarına baktığımızda ise; büyükbaş kurbanlıkların fiyatlarının 130 bin TL ile 250 bin TL arasında değiştiğini görmekteyiz. Değerli arkadaşlar; yedi asgari ücretli, 17 bin TL’den bütün maaşlarını ortaya koysa bile, bir büyükbaş kurban kesemiyor! Varın 10 bin lira maaş alan emeklinin hesabını siz yapın! Milleti kurban kesemez hale getiren bu politikaya yazıklar olsun! Üretime önem vermeyen, üreticiyi desteklemeyen politikaların acı sonucu budur! En acısı ise bu yanlış politikaların yükünün aziz milletimize çektirilmesidir.

Hani Almanya ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler bizi kıskanıyordu? Almanya ve Avrupa Birliğinde bir emekli, maaşının 10 da 1’i ile kurbanını alabilirken, ülkemizde ise bir emekli, maaşının tamamı ile bir büyükbaş kurban hissesi alamıyor. Bu ne güzel kıskançlık böyle.

TÜİK verilerine göre 2022-2023 yıllarında büyükbaş hayvan varlığımız yaklaşık 500 bin; küçükbaş hayvan varlığımız ise yaklaşık 4 milyon azalmış. Süt üretimimiz yaklaşık 100 bin ton azalmış. Allah aşkına böylesine miyobik politikaların sonucunun başka türlü olmasını mı bekliyorsunuz?

Bir ülkede duyarsız ve umarsız bir yönetim olursa; o ülkenin emeklisi kurbanını kesemez, çocukları süt içemez. Bu, bu kadar basit bir hesaptır. Görünen o ki milletçe bu yıl buruk bir Kurban Bayramı geçireceğiz. Hem ekonomi dolayısıyla hem de daha acısı; Gazze’de yaşanan soykırım dolayısıyla…

İSRAİL SALDIRILARDA 66 BİN TON PATLAYICI KULLANDI!

Gazze’de şehitlerimizin sayısı; 36 bini aştı. 36 bin kardeşimiz dokuz ay boyunca sistemli bir şekilde katledildi, soykırıma uğratıldı! 81 bin kardeşimiz yaralandı. Bu vahşet ve soykırım hâlen devam etmektedir.

7 Ekim’den günümüze İsrail, 74 bin konutu yerle bir etti; toplamda 290 bin konut, oturulamaz hale geldi. Gazze Şeridi'nde 2 milyon kişi yerinden edildi. 700 bin insan bulaşıcı hastalığa yakalandı. İsrail bu saldırılarında 66 bin ton patlayıcı kullandı! Bu zulme engel olamayanlar, İsrail’e karşı tepki gösteren gençlerimizi engellemeye çalışıyorlar. Gençlerimiz haklı olarak, insanlıklarının ve inançlarının gereği olarak; İsrail’le ortaklığını devam ettirenleri hesaba çekilmesini istiyorlar. Siz, İsrail’e söz geçirememişsiniz, bu ülkeyle ticareti sürdürenlere de söz geçirememişsiniz… Filistin için kıyama kalkan gençlerimize mi susturmaya çalışıyorsunuz! Unutmayın Gazze ve Filistin konusunda insanlık, er geç hesaba çekilecektir.

GENÇLERİMİZİN GÖSTERDİĞİ TEPKİYİ ENGELLEMEYİN

İsrail’e gelince konuşmaktan başka hiçbir şey yapamayanlar, mesele gençlere gelince konuşmak dışında her şeyi yapmayı tercih ediyorlar! Milletimizin vicdanının sesi olan gençlerimizin tepkisine iktidarların saygı göstermesi ve alışması gerekmektedir. Bu tepkiler sağcıyla, solcusuyla, yaşlısıyla, genciyle, kadınıyla, erkeğiyle; milletimizin vicdanının yansımasıdır! Gençlerimizin gösterdiği tepkiyi engellemeye çalışmayın, gençliğimizin bu tertemiz duygularını lekelemeyin. Siz de gençler kadar biraz cesaretli olun. Türk vatandaşı olup da, İsrail ordusuna katılan ve bu soykırıma ortak olanları da gerektiği şekilde cezalandırın. İktidar olarak İsrail’e karşı atacağınız en basit adım, bu adım olsun. Gençlerimiz, böylesine küçük bir adımı bile özür olarak kabul edeceklerdir. Acziyetinizi en azından bu şekilde telafi etme yönüne gidin.”